Bütün duygusal hallerimiz incelendiği zaman hepsinde hoş veya üzücü olma özelliğinin ortak olduğu görülür. Bu nedenle “haz” (le plaisir) ve acı (la douleur) duygusal hayatın en genel ve en basit olayını teşkil eder. Haz ve acıyı tam olarak tanımlamak imkansızdır. Bazı felsefecilerin ileri sürmeye çalıştıkları tanımlar ise bir değer taşımaz.[…]
Heyecan (L’emotion), isteklerimize uygun olan veya olmayan bir durumun aniden ortaya çıkışı nedeniyle bizde oluşan manevî ve organik karışıklıktır şeklinde tanımlanabilir. Örneğin bir tehlikeyle karşılaşınca, kuşkulu bir haber alınca ya da kendimize ait bir başarının haberini duyunca hem ruhsal, hem de organik bir karışıklığa uğranılır ki, bu duruma heyecan denilmektedir.[…]

Korku, kişinin varlığını koruma içgüdüsünden doğan savunucu bir heyecan ve bir çeşit nöbet (crise) tir. Ribot’ya göre korku, birbirinden farklı iki şekil gösterir: Biri içgüdüsel ve bilinçsiz olup, kişisel tecrübelerden öncedir. Diğeri de bilinçli, akılcı ve tecrübeye dayalıdır. Birinci korku için, şahin önündeki bir civcivin korkusu örnek verilebilir ki, bunun[…]

Utangaçlık (La timidite) sosyal hayatta sıkıntı verici bir heyecandır. Utangaçlığın genelde nedeni her ne şekilde olursa olsun kendine güvenmemektir. Diğer heyecanlar eşya karşısında ortaya çıktığı halde, utangaçlık ancak bir veya birkaç kişi karşısında meydana gelebilir. Buna göre utangaçlığın oluşması için sadece kişilerin de bulunması yeterli olmayıp, kişilerin o kişiye dikkat[…]

Öfke, kişinin varlığını koruma isteğinden doğan saldırgan bir heyecan ve krizdir. Öfke, çoğunlukla isteğimizin oluşmasına dışımızda bir irâdenin veya gücün engel olmasından kaynaklanır. Örneğin sözlerini dinlemeyen çocuklarına anne-babanın öfkelenmesi, açılmayan bir kutuya, çakılmayan bir çiviye karşı olan öfkemiz, hep isteğimizin dirence maruz kalmasından ileri gelmiştir. Nitekim inatçı birinin bizi daha[…]
Korunmak isteği (L’instinict de conservation) hayatı sevmeye, acıdan ve ölümden kaçmaya sevkeden karmaşık bir istektir şeklinde tanımlanabilir. İnsan, ne kadar kötü ve acı dolu şartlar olursa olsun yaşamak ister. İnsanların en büyük endişe ve çabası, ölümden kurtulmak veya onu mümkün olduğu kadar ertelemek için bir yol ve imkan bulmaya yöneliktir.[…]

Korunma dürtüsüne tamamen zıt olan intihar olayı, yaşama is-teğinin bir ters tepkisi demektir. İntihar eden biri fiziksel veya psikolojik bir acıdan kaçmaktadır. Hatta bazı psikologlar intiharı fazla bencilliğe, kendini olduğundan fazla sevmeye bağlarlar. Çünkü fiziksel veya psikolojik bir acıya tahammül edemeyen, herhangi bir yoksunluktan dolayı ölümü tercih eden biri, yaşamayı[…]

Sahiplenme isteği, korunma içgüdüsünün, beslenme ihtiyacının ve diğer temel ihtiyaçların sonucu ve biçimlerinden biridir. Bu isteğin tüm insanlarda bulunduğu bilinmekle birlikte, geçimlerini kol gücüyle veya beyin gücüyle sağlayanlarda daha güçlü olması dikkat çekicidir. Örneğin bir işçi ürettiği malı, çiftçi yetiştirdiği ürünü, yazar meydana getirdiği eserini kişiliğinin bir parçası ve devam[…]

İnsan, baskısız ve özgürce yaşamak ister. Bu özgürlük ihtiyacı ve bağımsızlık aşkı her insanda değişik oranda mutlaka vardır. Çoğu zaman hükmetme isteği ve mücadele isteğiyle karışık olur. Başkaları üzerinde egemenlik kurmak ve bunun için mücadele etme isteği taşımak, özgürlük isteğinin aşırılığından kaynaklanır. Bu durum, kalıtımın, karakterin veya eğitimin etkisiyle meydana[…]
Onur ya da eskilerin deyimiyle izzet-i nefis, insanın korunma isteğine bağlı, benliğin farkına varılmasıyla oluşmuş bir duygudur. Benliğin tatminliğini veya memnuniyetsizliğini ifade eden çeşitli biçimleri ve dereceleri vardır. Ölçülü ve makul derecesini biz izzet-i nefis, onur (L’amour-propre) deyimiyle veya şeref ve haysiyet (L’honneur) kelimesiyle ifade ediyoruz. Başka insanların kendi hakkımızdaki[…]

Halkın çeşitli sınıflara ayrıldığı, seçkinci grupların egemen olduğu ülkelerde, çocuklarda seçkin bir sınıfa mensup olmanın meydana getirdiği gurur vardır ki, bu da tabi ki çevresinin anlayışından kaynaklanır. Nitekim padişahlık döneminde Türkiye’de şehzade, beyzade, paşazade ve eşraf çocuğu olmak gibi birtakım sınıflara mensup olmanın verdiği çocukça gururlar görülürdü. Halkın egemenliğine dayalı[…]

Rekabet (L’emulation), kendilerinden aşağı kalmamak ve onları geçmek için, bizimle aynı konumda olanları, aynı düzeyde olanları taklit etme hususundaki eğilime denir. Taklidin insan hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu “Çocuk Psikolojisi” kitabında belirtmiştik. Benlik gelişip de insanda taklit ettiği kişiler gibi olmak, hatta onları geçmek arzusu oluşunca, rekabet meydana[…]

Başkalarını düşünme eğilimi (Les tendances altruistes) kendimizden başkalarına yönelik olan ilgilerimizi ifade eder ki, bunlara sosyal eğilimler (Les tendances sociales) de denebilir. Kişilere karşı olan ilgilerimiz ya doğrudan doğruya birey oluşumuzla ya da mensup olduğumuz grup ve çevreye bağlı olmak üzere iki şekilde ortaya çıkar. Doğrudan doğruya kendimizle ilişkili olan[…]

Başkasını düşünmenin en basit şekli ilgi duymak (La sympathie) tır. ilgi başlangıçta bilinçsiz ve adeta organik bir haldedir. Koyun sürüsünde ürküp koşan bir koyunun arkasından diğer koyunların da aynı harekette bulunmaları organik bir taklitten (La synergie) ibaret olduğu gibi; gülen bir insanın bizde gülme isteği uyandırması; uygun adımlarla yanımızdan geçen[…]

Dostluk (L’amitie), iki kişinin hiçbir menfaat gözetmeyerek kendi seçimleriyle birbirlerine karşılıklı bağlılık duymalarıdır. Dostluğun temel özelliği zevk ve anlayışta kendimize benzer gördüğümüz bir kişiye sırrımızı emanet etme ihtiyacıdır. Dostluk hazzı bu karşılıklı açılmadan tadılmış olmaktadır. Karşılıklı anlaşıp açılmalar ilerledikçe, dostların birbirleri hakkında fedakârlıkta bulunmalarını gerektirir. Gerçek dost, gördüğü iyilikten daha[…]